Değişim ama nasıl?
15/09/2011
Mete Tümerkan
Siyasette inat ve kavga ederek bir yere varılmaz.
Baskı ve tehditlerle de sonuç alma devri artık kapandı.
Kişinin artık ne söylediğinden çok, ne yaptığının önemli olduğu bir dünyada yaşıyoruz.
Sorun üretenlerin değil, sorun çözenlerin siyaset dünyasında yer alması gerektiği bir dönemdeyiz.
Bu dönemde bilginin öne çıkarılmasına, takım halinde çalışma anlayışının geliştirilmesine ve katılımcılığın esas alınmasına önem veriliyor.
Bu nedenle biz bu dünyada yer almak istiyorsak akılcı olmak ve doğruları yapmak durumundayız.
Zaten nüfus yapımız itibarı ile sınırlı olan insan kaynaklarımızı doğru kullanmak zorundayız.
Ancak bu şekilde ülkenin sorunlarına çözüm üretilebilecek bir sürecin önü açılabilir.
Yoksa inatlaşarak, partizanlık yaparak memleketin sorunlarını çözmek mümkün değildir.
İktidar partisine ve muhalefet partilerine gelinen aşamada büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir.
Çünkü her yeni günün bir öncekini aratır olduğu bir ortamdayız ve memlekette işler her geçen gün biraz daha kötüye gitmektedir.
Ancak, siyasilerimiz bildikleri türküyü okumaya devam etmektedirler.
‘Kamu Reformu’ yapma iddiasında olan hükümet, “ihtiyaçlı” diye herhangi bir kriter kullanmadan geçici istihdamlar yapıyor.
Yaptığı istihdamları savunurken de “Tabii ki öncelik partililerimizdedir” diyebiliyor.
Komisyonun Sınav Dairesi Müdürü ile ilgili iddialar havada uçuşuyor.
Tartışmaların esas nedeni ise UBP’deki iç hesaplaşmalar.
Ortada kavgalara son verecek, “dur” diyecek bir siyasi otorite yok.
Sorunlara çözüm üretecek bir vizyon da…
Ortaya irade koyamayan, ne yaptığını, ne de ne yapacağını bilmeyen bir hükümet ile karşı karşıyayız.
UBP vekillerinin neredeyse tümünün gönlünde parti başkanlığı yatıyor.
Başbakan İrsen Küçük korkak ve kararsız davrandıkça, başkanlık hayali kuran vekillerin iştahları daha da kabarıyor.
Parti içi hesaplaşma ve çekişmeler devletin kurumlarına zarar veriyor, işleyişini engelliyor.
Toplumsal menfaatlerin göz ardı edilmesine, kişisel çıkar ve hesapların öne çıkmasına neden oluyor.
Bunun sonucunda da zaten var olan sorunlara yenileri ekleniyor.
İşler içinden çıkılmaz bir hal alıyor.
Meclis’te bu ne yaptığını bilmez hükümete “hesap soracak” bir muhalefet de maalesef yok!
Kısacası, muhalefetin durumu da iç açıcı değil.
Muhalefet sudan çıkmış balık gibi.
Çok ama boş konuşma ile bir yere varılamıyor.
Kısır kavga ve eleştirilerin ötesine geçilemiyor.
Sonuç olarak, siyaset tıkandı.
Sendikalar ve sivil toplum örgütleri de başka alemde…
Ortaya konulan her şeye karşı çıkarak bir yere varılamayacağı yanlışından kendilerini kurtaramıyorlar.
Belki de dünyadan kopuk yaşamanın getirdiği bir sonuç tüm bu yaşadıklarımız.
Ama hepsinden önemlisi yaşananlar mevcut sistemin artık iflas ettiğinin ve sürdürülemeyeceğinin bir göstergesidir.
Bu iş artık böyle devam edemez.
Siyasetteki aktörler ve araçlar değişmeli…
Ancak bu şekilde toplumsal sorunlara çözüm üretilebilecek bir ortam oluşturulabilir.
Gelinen aşamada, yaşanan tartışmalar ve çekişmeler siyasettekilerin işin ciddiyetinin farkında olmadığını gösteriyor.
Adamlar kendi dünyalarında uçuruma doğru sürükledikleri Kıbrıs Türk halkı ile resmen alay edercesine, bildik politik yaklaşım ve paylaşım hesapları ile işi idare edebilecekleri yanılgısı içinde olmaya devam ediyorlar.
Halk buna “dur” deme becerisini göstermezse devam da edecekler.
- Guterres mandasını iade etmeli
- Mete Tümerkan yazdı: Haber Kıbrıs 13 yaşında
- Mete Tümerkan: Siyaset adrese teslim işler yapmaktan vazgeçmeli
- Anastasiades’in Maraş rahatsızlığı
- Haber Kıbrıs büyümeye devam edecek
- Bir de böyle deneyelim
- Rahat uyu babam
- Diplomasi’nin yeniden kurgulanması ve Antalya forumu
- Guterres’e Rum engeli
- Eşitlik müzakere konusu değil
- TÜM YAZILARI için tıklayınız