GİAD Ekonomi Komitesi Başkanı Ahmet Saydam Ekonominin Sesi için yazdığı yazısında uyardı ve "Devlete güven ve aidiyet duygusu kaybolabilir" dedi. Ahmet Saydam'In yazısının tam metni şöyle:
GİAD: “Devlete güven ve aidiyet duygusu kaybolabilir”
Gün geçtikçe ülkemizde yaşanan gelişmeleri takip etmek daha da zorlaşmaktadır. Bir taraftan ülkemizin içerisinde yer aldığı Doğu Akdeniz bölgesindeki gelişmelerin takip edilmesi zorunlu hale gelmişken, diğer yandan gelmiş geçmiş hükümetlerin yarattığı ekonomik ve sosyal sorunların gittikçe derinleşmesi bizleri derinden etkilemektedir.
Özellikle Güney Kıbrıs Yönetiminin birtakım sebeplerden ötürü doğal gaz arama konusunu öne çıkarması, hem müzakere sürecünü olumsuz etkilemekte, hem de Türkiye’nin ‘bir adım önde olma’ politikasını geri çekmesine sebep olabilmektedir. Güney Kıbrıs’ta iç politika noktasında sıkışan Hristofyas yeniden prestij kazanmak maksadıyla Türkiye’yi zor durumda bırakmaya çalışmakta ve ayrıca müzakerelerde çözüme ulaşma noktasında ilerlememek için elinden geleni yapmaktadır. Tüm bunlar gözönüne alındığında, doğal gaz arama konusunda ısrarcı bir tavır izlemesinin altında bir taşta birçok kuş vurma isteği yattığı görülmektedir. Bu hamle ile ABD’ni (sondaj çalışmasını ABD şirketine vermekle), İsrail’i (iddiaya göre koruma ve kıta sahanlığı konusunda yapılan anlaşmalar), Rusya’yı (çıkacak olan doğal gazı depolama ve dağıtım) olaya müdahil etmeye çalışan Rum Yönetimi, Türkiye üzerinde baskı kurmaya çalışarak yeniden güçlü konuma geçmeye uğraşmaktadır. Rum yönetiminin bu adımlarına karşın Türkiye’nin hamleleri de gecikmeden gelmeye başlamış ve KKTC ile hemen kıta sahanlığı anlaşması yaparak Kıbrıs’ın kuzeyinde sondaj çalışmalarının ivedilikle başlayacağını bildirmiştir. Bu önemli gelişmeler yaşanırken Genç İşadamları Deneği (GİAD) olarak hükümetten beklentimiz Türkiye bürokratlarıyla daha detaylı çalışmalar yaparak müzakere sürecini hiçbir şekilde olumsuz yönde etkilemeden adımları atmasıdır. İçinde bulunduğumuz durumda en önemli beklentimiz müzakerelerin ilerlemesi ve herşekilde Kuzey Kıbrıs’ın önünün açılmasıdır.
Müzakere sürecinin devam etmesi ile birlikte hükümetin de kendi evinin içerisini düzeltici hamleleri hızlıca atması gerekmektedir. Ancak ne yazık ki özellikle ekonomik ve sosyal konularda bu adımlara görememekteyiz. Vatandaşlık konusu gün geçtikçe daha belirsiz ve sorunlu hale gelmekte ve bu konuda büyük adeletsizlikler yaşanmaktadır. Vatandaşlık hakkı kazanıp alması gerekler bekletilirken, almaması gereken birçok kişi vatandaş yapılmaktadır. Bunun yanında eğitim sistemi hala aksamakta, istihdamlarda büyük haksızlıklar yapılmakta, adalet sistemindeki yapısal sorunlara köklü çözüm arayışları görülememektedir. Ekonomik konularda ise piyasayı ucuzlatıcı adımlar beklenirken, bazen popülizm uğruna bazen de bilgisizlikten kaynaklanan kararlar neticesinde ekonomi kayıt dışılığa ve kaçakçılığa yönlenmektedir. Rekabet kurumunun etkin çalışmaması, özelleştirmelerin hala yapılamaması, kamunun hantal yapısı ve bürokrasinin bir türlü etkin düzeye indirilememesi en büyük sorunlarımız olarak hala ortada durmaktadır.
Bilinmektedir ki yukarıda sayılan uluslararası ve ulusal sorunların çözümü kolay değildir ve sabır isteyen hususlardır. Ancak burada söz konusu olan, bu sorunların çözümü yönünde bir iredenin var olup olmadığıdır. Hükümet ve devletler nezdinde bahsekonu sorunların Kıbrıslı Türklerin de lehine olacak şekilde çözülmesi en büyük temennimizdir. Kendi ülkemizdeki sorunların çözümü noktasında ise kimseden yardım beklemeden kendi çözümlerimizi ivedilikle yaratarak, halkımızın kendi devletlerine güvenini ve aidiyet duygusunu kaybetmesini önlemek zorundayız. Aksi takdirde gerçekten sorunların çözümü için çalışacak kişileri bulmak imkansız hale gelecektir.